Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Lideri Mustafa Destici, ” Türkiye, savunma endüstrisinde yüzde 20 olan yerlilik oranını yüzde 80’e çıkarttı. Hangi partiye mensup olursanız olun, hangi niyete mensup olursanız olun, bunu herkesin alkışlaması gerekir. Neden? Türkiye için yani Türkiye Cumhuriyeti için.” dedi.
Destici, partisinin Samsun’un Bafra ilçesindeki seçim uyum merkezinin açılışına katıldı.
Başta savunma endüstrisi olmak üzere üretimde pek çok alanda atılan adımların kesintiye, akamete uğramaması gerektiğini söyleyen Destici, “Dün Altay Tankı’nın test için Türk Silahlı Kuvvetlerine teslim merasimine katıldık. Ne büyük bir gurur. Şahsen tankı orada gördüm, yerinde inceledik, o anlara şahitlik ettik. Daha evvel biliyorsunuz TCG Anadolu gemimiz Deniz Kuvvetlerine teslim edildi. İHA’larımız, SİHA’larımız, akıllı bombalarımız, Kızılelma’mız, yerli muharip uçağımız Hürjet’imiz, balistik füzelerimiz, yani Türkiye, savunma endüstrinde yüzde 20 olan yerlilik oranını yüzde 80’e çıkarttı. Hangi partiye mensup olursanız olun, hangi fikre mensup olursanız olun, bunu herkesin alkışlaması gerekir. Neden? Türkiye için yani Türkiye Cumhuriyeti için.” dedi.
Destici, Amerika Birleşik Devletleri’nin Türkiye’deki darbe teşebbüsünden çabucak sonra 2016 yılında, darbe teşebbüsünü fırsat bilerek, Suriye’nin kuzeyinde PKK’ya PYD, YPG ismiyle bir devlet kurdurmaya çalıştığını tabir ederek, şöyle devam etti:
“Ordumuz, devletimiz süratli bir biçimde müdahale ederek Fırat Kalkanı Harekatı’nı gerçekleştirdi. Bu harekatta gördük ki Batı, ABD ve Avrupa ülkeleri bizim uçaklarımızın bombalarını vermediler, akıllı bombaları vermediler, belirli bir müddet sonra bombalarımız bitti. Obüslerimizin toplarını vermediler. Ne yaptı lakin Türkiye? Makus komşu komşusunu konut sahibi yapar misali Türkiye, bütün bunları artık kendisi yaparak, kimseye
ihtiyacı kalmadı. Lakin hala bunu hazmedemeyenler var. Ne diyor? Birisi çıkmış diyor ki, ‘Bu gemi iki bombayla batar’ diyor. O bombalar senin başına düşsün. Yani bütün bombalar yalnızca Türk gemilerinin başına mı düşecek? Niçin bizim gemimizin başına düşecekmiş, bizim gemimizi havada koruyan uçaklarımız yok mu? İHA’larımız, SİHA’larımız yok mu? Dünyanın bütün ülkelerinde gemi var. Onlar da bombayla batıyor. İşte Rusya’nın en büyük gemisi Ukrayna savaşında Karadeniz’de battı. Yani gemi batacak diye gemi mi yapmayacağız? Tankı bombalayacaklar diye tank mı yapmayacağız? Uçağı düşürecekler diye uçak mı yapmayacağız? Bunlar ne söyleyeceklerini şaşırmışlar. O vakit Amerika’ya diyelim, ‘Bu uçaklar füzeyle düşer, sen uçak yapma’ Rusya’ya diyelim, ‘Sen tank yapma, bu tankları tanksavarlar vurur’ Hiç bu türlü bir mantık olabilir mi, Allah aşkına ya? Fakat o denli çıldırmışlar, o denli gözleri kararmış ki yani Tayyip Erdoğan gitsin de Cumhur İttifakı kaybetsin de ne olursa olsun. Bu çok tehlikeli bir anlayış.”
“Karadeniz gazını şebekeye bağladık, ona da bir mazeret buluyorlar”
Türkiye’nin yerli arabası Togg’un da seri üretime geçtiğine işaret eden Destici, şunları kaydetti:
“Sadece savunma endüstrisine değil işte bakın Togg, yerli araba. Bunu da hazmedemediler. Davet ediyorsun fabrikasına gelmiyorlar. Sonra çıkarıyorlar, ‘Bunlar orada yapılmıyormuş da öbür bir ülkeden getiriliyormuş.’ diyorlar. ya bir insan ülkesine, ülkesinin personeline, mühendisine, üreticisine, yatırımcısına bu kadar kötülük edebilir mi? Niçin yani İtalya yapıyor da Almanya yapıyor da Fransa yapıyor da Türk niçin yapamaz? Türk Devleti niçin yapamaz? Tarihte onlar bizim çok gerimizdeydi, işte biz bu başlar yüzünden durduk ve bizi geçtiler. Ancak artık inşallah onları yakalıyoruz. Bulunan Karadeniz gazını da şebekeye bağladık, ona da bir mazeret buluyorlar. Meral Akşener diyor ki, ‘Bu gaz bizim bulduğumuz gaz değilmiş. Rusya gaz göndermiş.’ Yani Karadeniz’den güya bu gazı çabucak hortumla çekiyorsun. ya Hanımefendi o uzaklık kaç yüz kilometre biliyor musun sen? O denizin altından boru döşemek ne kadar sürer? Bir mühendise sorun en azından. Yani partinde hiç mi mühendis yok. Bu olabilir şey mi? Gelmiyorsan bile dersin ki, ‘Tebrik ediyorum. Bu ülke için taş üstüne taş koyan kim varsa buna teşekkür ediyorum.’ dersin. Doğrusu bu. ‘Biz de gelince daha düzgününü yapacağız.’ dersin. Lakin yok. O denli bir hazımsızlık, o denli bir kabullenememezlik var ki her şeyi karalamaya çalışıyorlar.”
